Perşembe, Aralık 29, 2011

Zencefil Çayı Ritüele Dönüşsün...

Sevdiklerim için yılbaşı  alışverişi yapmaya bayılırım. Ama her seferinde mutlaka kendime de ufak da olsa bir hediye alırken bulurum kendimi...Aslında böyle de olmalı değil mi, önce kendimizi mutlu etmeliyiz ki başkalarını da mutlu edebilelim. Uçakta bile anonslarda önce kendi maskenizi sonra çocuğunuzun maskesini takın derler ya, bu aklıma geldi:) Bazı insanlar bunu bencillik olarak yorumlayabilir ama kendine öncelik vermekle bencillik arasında ince bir çizgi vardır. Aşırıya kaçmadıkça da kendini önemsemek ve kendini şımartmak iyidir.

Bu sene de, yılbaşı alışverişi yaparken görüp anında vurulduğum  zencefil çayı yapabileğim şık bir mini çaydanlık seti aldım kendim Boyner'den. (bknz aşağıdaki foto). Bir süredir (itiraf: yogaya başladığımdan beri:) düzenli zencefil çayı içiyoruz evde, hem çok faydalı hem de lezzetli.

Şuanda yazımı yazarken de şık bardağımdan nefis çayımı yudumluyorum. Öncesinde sizlerle de paylaşmak için özenle aşağıdaki fotoyu çektim:)

Oldu olacak zencefil çayımın tarifini de paylaşayım bari, çok pratik ofiste bile yapabilirsiniz, saymakla bitmeyen faydalarından bazıları: soğuk algınlıklarına birebir, antioksidan özelliği var, rahatlatıcı bir etkisi var, baş ağrısı ve strese iyi gelir, spa, yoga gibi ritüellerde mutlaka ikram edilir......

Zencefil Çayı: (2 kişilik)

Kettle'da kaynamış su çaydanlığa veya bardağa alınır (tek kişilik yapacaksanız bu ölçülerin yarısını direk bardağınıza ekleyerek yapabilirsiniz), üzerine  2 fındık büyüklüğünde taze zencefil, 5-6 adet tane karabiber, 2 adet hünnap, 1 çubuk tarçın, 4-5 adet karanfil, 2-3 yaprak nane atılır ve 5 dak. kadar demlenmesi için beklenir. Sonra da dilerseniz bal ekleyip içebilirsiniz.




Öneri: Böyle şık bir sunumla, mum ışığında ve fonda relaxing bir müzik ile kendizi (ve varsa eşinizi de) şımartın.

Afiyet olsun:)

Pazar, Aralık 25, 2011

sinirleri alınmış löp et kıvamına gelmek..

Evet bu hafta sonu aylık yoga buluşmalarımız vardı. Cuma akşamı iş çıkışından gece 11'e kadar; c.tesi, pazar ise öğlen 13.00'dan 19.00' a kadar yogayla dolu dolu bir haftasonu geçirdim. Nasıl mı hissediyorum şu anda? Yazımın başlığında da belirttiğim gibi adeta sinirleri alınmış löp bir et gibiyim:) rahat, gevşemiş, huzurlu ve herşeyden önemlisi mutluyum da...Hayatımda ilk defa pazar sendromunu bile yaşamıyorum. (normalde ben de p.tesi sendromu pazardan başlar, hele pazar akşamları canım hiç birşey yapmak istemez). Düzenli yoga yaptığımdan beri eskiden hiç beceremediğim bir şeyi yapmaya başladım; anı yaşamak, şimdide olmak, yarın ve/veya geçmiş için endişelenmemek..Bu ne kadar önemli ve aslında hayatın temeli olan bir duygu tahmin edemezsiniz. O adeta endişe makinesi beyninizin sesini bastırabilmek... Tabi daha yolun çok başındayım ama doğru yolda olduğumu hissediyorum. İşte bu akşam yoga'dan çıktım, taa caddeden, halkalı'daki evime doğru, ne trafiğin yarattığı stres ne de yarının p.tesi olduğu kaygısı. Tüm yol boyunca avaz avaz şarkı söyledim, adeta içimden mutluluk fışkırdı desem yeridir. Şimdi de eve geldim ve bu hislerimi hemen sıcağı sıcağına paylaşmak istedim sizlerle de..



Dün akşam da çok ilginçti benim için, yogadan çıktım dönüş yolunda önde ani fren yapan araca hafif çarptım, o kadar büyük bir sükunet ve rahatlık içindeydim ki, bu da hayatın bir parçası sonuçta, kabullenmişim, hata bende olduğu için, kartımı çarptığım kişiye verdim, p.tesi zabıt formlarını doldurup gönderirim dedim, sakince fotoğraflarını çektim iki arabanın. Ve yoluma devam ettim, kaldığım yerden şarkı söylemeye devam ederek..Yolda eşim aradı, bir arkadaşımızda yemeğe davetli olduğumuzu söyledi. Önceden olsa emrivakilerden hoşlanmam, üstelik yorgunum sırası mı şimdi diyebilirdim. Ama süper dedim,direk onlara gittim eve bile uğramadan. Ne kıyafetim, ne makyajımın olmaması (bunlar önceden olsa önemsediğim konular olurdu) umrumda değildi, sadece geçireceğim keyifli anlara odaklanmıştım. Öyle de oldu, gider gitmez içimdeki dinginlik ve yoga kafası üzerine 2-3 kadeh de şarap eklenince güzel bir gece geçirdim. Gecenin sonunda koltukta sızmıştım ama kalktığımda da içimde duyduğum huzur devam ediyordu...İşte şimdi amacım bu sinirleri alınmış löp et hali'ni sadece yogadan sonra değil hayatımın her anına uygulama üzerinde kendimi geliştirmek olacak...:)

Namaste..

Photo from http://myselfesteemmatters.org/

Cumartesi, Aralık 17, 2011

Cengiz Han Filmi ve Muhteşem Dombıra Türküsü

Cengiz Han filmini izledikten sonra hükümdarlık yeteneğine ve askeri dehasına hayran olmuştum. Film 2007 yapımı, o dönemde sinemada izlemiştim. Cengiz Han tüm dünya tarafından başarıları kabul edilen tarihe damgasını vurmuş Moğol hükümdarı. Bazı kaynaklara göre Türk de olabilir (bu konu çok tartışılıyor ve net bir kanıt yok). Öyle olmasa bile Moğol devleti ve ordusunda Türklerin çoğunluğu bilinen bir gerçek. Geçen gün eşim filmin müziklerinden birini dinletti: Dombıra.. Dombıra eski Kazak ve Nogay Türklerinin çaldığı bir çalgı. Filmden çarpıcı savaş sahneleri eşliğinde muhteşem bir klip olmuş. Şarkı Nogay Türkçesi (Türk dillerinin Kıpçak grubuna giriyor). Türkçe altyazılı olarak aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz. Bazı kelimeleri yakalayabilecek misiniz bakalım. İzlerken tüylerim diken diken oldu, hem müzik hem savaş sahneleri çok etkileyici...



Cengiz Han'ın kıvrak bir zeka ile kendi ordusundan (ordunun %90'ının Türklerden oluştuğu söyleniyor) sayıca katbekat fazla Çin ordusu karşısında nasıl zafer kazandığını göreceksiniz. Sayıca az Moğol ordusu geri çekiliyormuş gibi yapıyor, Çinliler kovalıyor. Bu sırada aslında adeta kendilerini yem edip Çin askerlerini gizlenmiş olan Moğol ordusunun diğer askerlerine doğru çekiyorlar. Gizlenen Moğol ordusu karşıdan gelen Çin askerlerini ve kendi Moğol askerlerini okla öldürüyor. Düşünün bu askerler öleceklerini bile bile oklara doğru koşuyorlar. İşte Türk'lerin gücü ve cesareti...Belki de bunu hatırlattığı için video beni bu kadar etkiledi.

Dombıra videosunu izlemek için:

http://www.youtube.com/watch?v=7Uj4GidWdvY

Cuma, Aralık 16, 2011

en güzel aşk filmleri (son 10 yılın)

Son dönemlerde izleyecek yeni ve etkileyici aşk-romantik komedi filmi bulamadığımı fark ettim. Vizyona giren filmlere de dikkat edin öyle etkileyici filmler yok bu türde...Hep aynı tip, daha başından sonunu tahmin edebileceğiniz, izledikten sonra yanı 2-3 saatimi harcadığıma değmedi dedirten romantik komediler...

Bu yüzden de son 10 yılın en güzel aşk-romantik komedi filmlerini paylaşmak istedim, tabi bu benim favori listem..Titanic, Romeo Juliet gibi herkesin izlemiş olduğu çok populer filmlere özellikle yer vermedim listemde (yoksa bu filmler top 10 listeme layık değil diye değil yani..)

Soğuk ve yağmurlu bir kış günü için aşağıdaki ideal (ve oldukça populer:) kombinasyonu öneriyorum;

1) İçinizi ısıtıtacak bir aşk filmi (ki bu yazımdaki önerilerimi dikkate almanızı tavsiye ederim)
2) Rahat (ayaklarınızı uzatabileceğiniz) bir koltuk ve battaniye
3) Mikrodalgada patlayan tereyağlı mısır (mikrodalganız yoksa normal patlatırken sıvı yağ ile birlikte tereyağı da ekleyin leziz oluyor)
4) Kağıt mendil (tabiki gözyaşlarınızı silmek için değil, mısır yedikten sonra ellerinizi silmek için:))

Evveet, gelelim benim top 10 listeme:

1) Notebook



2) Serendipity



3) Jane Eyre (BBC yapımı bir dizi şeklinde 5-6 bölüm, çok bunalımda olanlara ve canı sıkılanlara üst üste izlemelerini öneririm, eşim askerdeyken ben bir gece geç saatlere kadar bitirmiştim tüm bölümleri, ahhh ahhh ne günlerdi...:)



4) Eternal Sunshine of Spotless Mind



5) Bridget Jones (forever favorim, her derde deva, bknz Bridget Jones terapisi yazım, aslında komedi ağır basıyor gibi aa derinlerde çok sıcak ve doğal bir aşk hikayesi..)



6) Dear John



7) Pride and Predujice

 
8) Time Traveller's Wife



9) Amelie

 

10) Jeux Denfants-Cesaretin Var mı Aşka?



Sizin de önerilerinizi bekliyorum, bu listede yer almayan. kaliteli aşk filmi bulmak çook zor ahhh..:)

Evet sizlerden gelen iki öneriyi de paylaşıyorum, ben de izledim ve bu listeye eklemeye değer buluyorum.

11) The Painted Veil




12) PS: I love you