Pazar, Ağustos 26, 2012

mutluluk reçetesi 5-bugün kendin için ne yaptın?

Mutluluğun elimizde olduğunu ve aslında bizim seçimimiz olduğunu artık biliyoruz heralde...Küçük şeylerle de mutlu olabiliriz. once kendimizi mutlu ederek, sonra da çevremizdekileri, sevdiklerimizi mutlu ederek, küçük şeyler, küçük dokunuşlar bile aslında nasıl fark yaratabiliyor...
Evet günümüzün yoğun ötesi ve gittikçe herşeye karşı duyarsızlaşan toplumunda arada bir durup düşünmeliyiz, mutlu muyum diye sormalıyız..Farkındalık ve değişim öncelikle kendimizle başlamalı..

Gandhi'nin sözündeki gibi; Dünyada görmek istediğiniz değişim kendiniz olmalısınız.

Bazen de yavaslatmalıyız kendimizi, her lokmanın tadını almak için daha cok çignemeli, yasadıklarımızı sindirmeliyiz...

En son ne zaman bir yere yetisme, birileriyle buluşma kaygısı olmadan etrafa bakına bakına, aylak aylak gezdiniz mesela...

Zamanın kolesi olmayın, siz zamanın efendisi olun...


Xxxx



Çarşamba, Ağustos 15, 2012

iki sarsıcı film birden

Hayata dokunan filmler ve en güzel aşk filmleri yazı dizilerimden sonra sinema eleştirmenliği şapkamla sarsıcı filmler serisi de başlatıyorum

Neden sarsıcı diyorum, aslında tam anlatacak kelime de bulamıyorum, garip, sıradışı, biraz durağan ama merak uyandırıcı ve sonuna kadar ilgiyle izlenen  festival filmi tadında filmler bunlar...

Evet bugün 2 sarsıcı film birden tavsiye ediyorum, her zamanki gibi uzun uzun film eleştirmenliğine soyunmadan bu filmlerin bırakacağı tatları belirteceğim ona göre izleme ve izlememe kararı sizin:)

Gitar (The Guitar):

3-4 aylık ömrünüz kaldığını öğrenseniz ne yaparsınız? Karalar bağlayıp ağlar mısınız, kendinize acır mısınız, yoksa herşeyi bırakıp ne istiyorsanız onu yapıp kalan kısa ömrünüzün keyfini mi sürersiniz? Başımıza gelen, o an için trajedi gibi gelen bir olay aslında bizi kendi gerçekliğimizi keşfetmemize iten bir mucize olabilir mi? Sonuna kadar ilgiyle izledim, bazı sahneler çok iç karartıcı ama sonu bir o kadar beklenmedik..Ben beğendim ; sarsıcı ve farklı filmler listeme ekledim







Rahim (Womb):

Sevdiğiniz insanı ansızın kaybetseniz (ölse) ve insan klonlamak mümkün olsa yapar mıydınız? Klonlanan hücreler sizin rahminizde gelişecek ve sanki bebek sahibi oluyormuşsunuz gibi doğuracaksınız. Film boyunca anne-çocuk ilişkisi mi sevgili ilişkisi mi gelişecek merakla izledim. Kritik sahneler çok dozunda verilmiş, rahatsız etmiyor. Ama insanı da düşündürüyor, kadının yalnızlığı ve sevdiği insanı hangi formda olursa olsun (bebek-çoçuk-genç delikanlı) hayatında tutma isteği... Uçuk bir sevgi, peki klonlanan insan gerçeği öğrendiğinde sizin hakkınızda ne düşünecek? Anne bildiği insan aslında kim?? Çok farklı bir film ben etkilendim, ayrıca Eva Green muhteşem bir oyunculuk sergilemiş.


İyi seyirler,

Sibel

Pazar, Ağustos 12, 2012

Esnerseniz kirilmazsiniz..


Yoga'nin temel anlayislarindan biri. Ne kadar da dogru..Esnek olan bir nesneyi kiramazsiniz... Tam tersi cok sert bir nesne aslinda kolayca kirilabilir. Yoga uygulamasindaki pozlarda esneyerek cogu zaman sikinti verebilecek en zor gorunen hareketlerde bile kendimize rahat alanlar olusturabiliyoruz.Aslinda challenging bir yoga pozu karsisinda gosterdigimiz esneklik, sabir ve dayanikliligi bir sure sonra gunluk hayatimizda karsimiza cikan olaylara karsi da gosterebiliyoruz...

Yani esniyoruz, bukuluyoruz veee kirilmiyoruz...

İyi haftalar,
Sevgiyle,
Sibel

Cumartesi, Ağustos 04, 2012

Huzurr..

Akan suya bakmak, siriltisini duymak gercekten terapi gibi, insani rahatlatiyor..Eski caglarda akil hastalarini su sesiyle tedavi ederlermis, Bergama'daki ilk akil hastanesi de bu prensibe dayanir..(dip not bilgi:))

Moraliniz bozuksa tavsiyem bir dere veya gol kenarina gidin, fiskiyesi olan bir havuz bile olabilir..

Tum sikintilarinizin suyla birlikte adeta akip gittigini hissedeceksiniz.

İyi haftasonlari,

Sibel

Cuma, Ağustos 03, 2012

dilekleri gerçekleştiren mucizevi 3'leme

Dün üniversiteden bir arkadasımla bulustuk, uzun uzun sohbet ettik. Tabiki konu kim nerede ne yapıyor'a da geldi.. (dedikodu değil sakin yanlış anlaşılmasın:)

Bayanlarda yaş 30'ları geçince evlenememe paniği de baş gösteriyor. Erkekler bu yazımı okuyup havalara girmesin..ama sanırım biz bayanların genetik kodlamasında evlenmek ve çocuk yapmak default olarak girilmiş. Yapacak bir şey yok, hedefe ulaşmak için her yol da deneniyor tabiki.

Arkadaşımın verdiği örnek hem beni çok güldürdü, hem de doğruluk payı da olabilir diye düşündürdü. Yapılanlar birer araç aslında, özünde evrene bu dileğin gerçekleşmesini ne kadar çok istediğimizin enerjisini, geleneksel ve bağtıl diyebileceğimiz yollarla da olsa iletmiş oluyoruz.

Evet üniversiteden bir arkadaşımız makus talihini döndürmek için aşağıdaki mucizevi 3^lemeyi gerçekleştiriyor ve ne mi oluyor, 1 sene olmadan hayatının aşkı ile tanışıp evleniyor (bakın hayatında hiç kimse yokken hem karşısına aşk çıkıyor hem de evleniyor, mucize gibi..) ve deeee işinde terfi ediyor.

Sizi daha fazla meraklandırmadan 3^lemeye geçiyorum, aslında aa bunlar mıymış zaten biliyoruz, vah vah okumuş etmiş kariyer sahibi insanlar hala bunlara mı inanıyorsunuz diyebilirsiniz ama sonuçlar da ortada, bilimsel ve mantıksal yollarla deneyip başaramadığımız herşey için alternatif yollar denenmesi taraftarayım:)


1) Kurşun Döktürme: Nazara çok inanırım, kötü enerji toplanmasıyla ilgilidir, kurşun dökülmesi ile bu negatif enerji dalgaları uzaklaşıyor olabilir. (elimden geldiğince mantıklı veya spirituel bir açıklama bulma çabam da çok komik bu arada:))

Ee o kadar okumuş etmiş, kariyer sahibi kız hala koca bulamadıysa kesin nazar vardır, diğer proseslere geçmeden önce tüm bu negatif enerjiden kurtulmalı tabi, şimdiye kadar mantıklı:)

2) Telli Baba Adak: Ninelerimizin vardı heralde bir bildikleri. En geleneksel yöntemlerden biri, detaylarına vakıf değilim ama bildiğim kadarıyla telli baba türbesine gidip gelin teli bırakmak suretiyle dilek dileniyor.

3)23. Nisan'da Aya Yorgi Adak: 23 nisan'da Büyük Ada'da Aya Yorgi klisesine çıkarken kaç dileğiniz varsa o kadar sayıda makara (bildiğimiz ip makarası) açarak ilerliyorsunuz. Meşakkatli bir yol tabi, sıcakta taaa tepeye normal yürüyerek bile tırmanmak çok zor ki bir de makaradan ipi yol boyunca şerit halinde açarak yürümek... Emeksiz yemek olmuyor, bu çaba da karşılıksız kalmıyor. Dileğiniz gerçekleşirse ertesi yıl 23.Nisan'da tekrar gidip insanlara şeker, yağ v.b. dağıtıyorsunuz, bir nevi şükür ifadesi olarak.

Bu 3^lemeyi gerçekleştiren arkadaşım şimdi mutlu mesut dileklerini gerçekleştirmenin keyfini yaşıyor. Belki tesadüf, belki cidden bağtıl inanç ama her yolu deneyip olmadıysa neden denenmesin??

Einstein'in çok sevdiğim bir sözü ile bitirmek istiyorum yazımı. Bu süper bilimsel, akademik makale niteliğindeki yazıma yakışır şekilde:)

"Aynı şeyleri deneyerek, farklı sonuçlar elde etmeyi beklemek aptallıktır."

Sevgiyle ve bol kısmetle:)

Sibel