Perşembe, Kasım 24, 2011

yoga ve ben

Size yoga eğitmenliği sertifika kursuna başladım desem?:) Evet doğru duydunuz bunca iş yoğunluğu,  üzerine yoga eğitmenliği, kulağa garip geliyor biliyorum ama ben uzun zamandır olmadığım kadar iyi ve huzurlu hissediyorum kendimi...Tabiki birdenbire pazarlama müdürlüğünü bırakıp yoga eğitmeni olmayacağım ama bu işi tam anlamıyla, felsefesiyle ve full dedikasyon ile öğrenmek istiyorum.Tabi sonrasında keyif aldığım için part time yoga eğitmenliği de yapabilirim, hobilerinden para kazanan insanları hep takdir etmişimdir..Yoga eğitmenliği dersleri boyunca günlük gibi yaşadıklarımı,hissettiklerimi, öğrendiklerimin bir kısmını sizlerle de paylaşacağım.


 
 Geçtiğimiz haftasonu başladım, iki gün toplam 12 saat yoga ile geçti. Toplam 10 kişiyiz sınıfta, çok farklı meslek gruplarından (psikolog, psikiyatrist, hostes, pilates eğitmeni, yazar, avukat, finanscı...) insanlar var ve tahmin ettiğiniz gibi herkes bayan:) Eğitmenimiz alanında çok tecrübeli ve iyi bilinen bir isim Mey Elbi. Gitmeden önce ne yalan söyleyeyim hafta sonu 2 gün 12 saat (her hafta sonu değil tabiki, ayda bir:)nasıl yoga yapılır ben de tereddüt ettim acabı mı dedim.Bu sürenin yarısı hareketlerle diğer yarısı yoga felsefesi üzerine sohbetle geçti. Hiç bu kadar uzun süre kendimle baş başa ve huzurlu zaman geçirmediğimi fark ettim. İlk hafta aya selam serisini öğrendik, biraz pratik yapayım kendi videomu yayınlayacağım buradan siz de evde yapabilirsiniz:) Yoga derslerimle ilgili ilk yazıma Hocamızın paylaştığı  kısa bir hikaye ile son vermek istiyorum:

Bir profesör zen öğretisini öğrenmek için Japon bir Zen masterını ziyarete gider. Zen masterı çay ikram eder ve  profesörün çay bardağı dolu olduğu halde  çayı doldurmaya devam eder. Doğal olarak çay dökülmeye başlar. Profesör: “bu bardak zaten dolu, daha fazla dolduramazsınız” der.  Master şu şekilde cevap verir : “Bu bardak gibi dolusun kendi görüş ve fikirlerinle, kabını boşaltmadığın sürece sana nasıl birşeyler öğretebilirim?"

Buna Zen başlangıç zihni deniyor, işte hayatta hiç bir zaman bu zihni kaybetmemek gerekiyor,hangi konumda olursak olalım heran herkesten herşeyden yeni bi şeyler öğrenebiliriz, hayatı da heyacanlı kılan bu değil mi?


*Photo from gonulkardesligi.com

Çarşamba, Kasım 16, 2011

Sinek Teorisi

Yoğun bir iş mesaisinin ardından arkadaşlarla kritik yaparken (dedikodu demiyorum bakın:)) biri ilginç bir teoriden bahsetti. (<bu yazımı okuyan ilgili arkadaşlarım panik yapmayın isimleriniz gizli tutulacaktır>) Aslında bir çoğumuzun özünde bir şekilde öldürme güdüsü vardır. Düşününce sineği bile öldürmek aslında bir canlıyı öldürmek...Teoriye göre insanların sinekten kurtulma yolları genel olarak olayları çözme yöntemleri ve iş hayatındaki tutumları ile ilişkiliymiş.Örnek: Sineği ödürenler astlarıyla problem yaşadıklarında direk işten atarmış, problemleri sonuçları acı da olsa kökten ve net çözerlermiş.



Bu teoriyi önce kendi üzerimizde test ettik tabiki.Kod adı X bir yönetici arkadaşım, sineği kesinlikle öldürmeyeceğini, başka bir odaya göndereceğini belirtti.İş hayatından örneği ise: yeni işe aldığı bir elemanının ilk 1-2 ay performansından memnun kalmamış, işten çıkartmaya da gönlü razı olmamış, başka bir departman yöneticisinin de benzer pozisyondaki eleman talebine karşılık kıvrak bir manevra ile sineği başka odaya göndermiş ve belki de hayatının en büyük "satış"'ını yapmış:) Kod adı Y: Önce diğer odanın ışığını yakıp sineği bu odaya çekeceğini, camı açacağını ve sonra odanın ışığını kapatıp sineği dışarı çıkaracağını söyledi. Hepimiz gülmekten kırıldık, en stratejik, temkinli ve biraz da sinsice davranış biçimi buydu. Hmm Kod adı Y'ye dikkat etmek gerekliydi, sessiz ve derinden ayağımızı kaydırabilirdi:) Evet siz sineği ne yaparsınız?...

Fotoğraf kaynak:http://www.hafif.org/etiket/sinek/tumu

Pazartesi, Kasım 14, 2011

Seth's Blog

Seth's Blog
Pazarlama alanında çalışanların takip edebileceği bir blog, top bloglar listesinde de 1 numaraymış..:) Ya galiba bu blog'a da bir kuple de olsa iş karıştırmadan yapamayacağım, ama ne yapayım pazarlama da benim hayatımın bir parçası..:)

Cumartesi, Kasım 12, 2011

Tesadüflerrr ve incir reçeli...

Hayatta bazen istediğim şeylere ve evrene gönderdiğim mesajlara dikkat etmeliyim (çünkü gerçekleşiyor..:)) dedirten anlar oluyor...öyle anlar, öyle tesadüfler üst üste geliyor ki gel de secret'a, tanrı'ya, quantum'a artık nasıl adlandırırsanız adlandırın (aynı kapıya çıkıyor bence..) inanma...bayram tatiline, izlediğim "incir reçeli" ve "halil sezai" damgasını vurdu..bazen küçük şeyler, bir film, bir şarkı üzerimizde derin izler bırakır...neyse size kısaca bu tatilde yaşadığım bütün bunlar tesadüf olamaz dedirten olayları anlatayım...Arife günü akşam eşimle evde birkaç kadeh içip müzik dinledik.Ben de you tube'dan Ömür Gedik'le, Halil Sezai'nin düet yaptığı "paramparça" şarkısını açtım (çok sıkı parçadır bu arada..:), sonra da Halil Sezai'in birkaç şarkısı daha dikkatimizi çekti ve bu sırada incir reçeli adlı bir filmin soundtrack şarkılarını dinledik. Filmi çok merak ettim, baktım evdeki DVD arşivinde yok, ertesi gün de bayram filmi alma şanısmız yok..Neyse ertesi akşam eve geldik TV de az sonra İncir Reçeli yazıyor.. haydaa başka bir şey isteymişim keşke dedik eşimle..:) Filmi izledik tabi pür dikkat, süper, mutlaka izleyin hem konusu, hem oyunculuklar, hem müzikler çok etkileyici..Halil Sezai çok iyi oynamış ve filmde söylediği şarkılar (kendi besteleri) süper.. Film bitti biz etkisinden kurtulamadık şarkıların, o gece onlarca defa you tube'dan dinledik Halil Sezai'yi...Acep nerde sahne alıyordur mutlaka canlı performansını dinlemeliyiz dedik.. Neyse ertesi gün Antalya'ya gittik, Başar'ın arkadaşlarıyla yemekteyiz, biz filmden ve Halil'den bahsettik, içlerinden biri aa biliyorum o adamı hatta bu akşam Antalya'da Jolly Joker'de çıkıyor sanırım dedi...hemen google'ladım evet doğruydu,...burada da karşımıza çıkmıştı..hemen çıktık mekana gittik, biz Halil'i Antalya'da pek tanıyan yoktur kesin yer buluruz diye düşünürken kapıda giremezsiniz mekan dolu dediler..ben tabi secret buraya kadar işlemiş, bizi bu kapıya getirmiş kesin girebileceğimize inancımı kaybetmiyorum..Bodyguard'ları zar zor ikna ettik, içerisi hınca hınç dolu, ayaktayız ama her şeye değerdi..işte bir haftadır etkisinden kurtulamadığımız adamı canlı dinliyorduk..Halil'in performansı süperdi, harika bir gece geçirdik, avaz avaz tüm şarkılarına eşlik ettik, kafa dağıttık..Çok doğal, içten bir tarzı var Halil'in,sahnede kadehini kaldırıyor, sigarasını içiyor, adeta şarkıları yaşıyor...

Yazı dağıldı gibi sanki..:) 3 amacım vardı bunu yazarken, özetle kıssadan hisse dersek..

1) Burada anlattığım tesadüfler(?!) zinciri küçük bir olay aslında ama güzel bir örnek bence...biraz hayatın akışına bırakmak lazım kendimizi ve evrene güvenmek lazım..kasmadan da istediğimiz şeyler bizi bulabilir ama isteğimizi ve pozitif sinyalleri göndermek kaydıyla tabiki...yoksa hiç bir şey yapmayayım yan gel yatayım nasılsa evren bana gönderir felsefesi değil bu..:)

2) İncir Reçeli sıkı bir film mutlaka izleyin...



3) Halil Sezai'yi canlı kanlı dinleyin, 2 Aralık'da Jolly Joker Taksim'de çıkıyor, biz gideceğiz tekrar, sizi de bekleriz..:)


Aşağıda bizi dağıtan şarkısını dinleyerek bir başlangıç yapabilirsiniz

http://www.youtube.com/watch?v=1th64HyFDAw&ob=av2e